Kayıtlar

Ocak, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Umudum sonsuzdur, uğraşım bitmez hiçbir zaman

"Bir şeyi gerçekten istersen, onu gerçekleştirmek için bütün evren senin için işbirliği yapar."   "Eğer yeterince istersen, her şeyi başarabilirsin." "İnanmak, başarmanın yarısıdır." İnsan bir şeyi çok isteyince, ama gerçekten tüm kalbiyle, inanarak çok isteyince, o şeyin olması gerektiğini düşünür. Yani en azından ben öyle düşünüyorum. Bazen bazı şeyleri o kadar tutkulu ve ihtirasla isteriz ki, sanki içimizden bir yerde o şeye sahip olacağımıza kendimizi inandırırız. Sanki bir alternatif yoktur. Bu kadar istiyorsam, bir şekilde olacak... "Your dreams are just memories of your future self. You're not chasing them; they're calling you. Keep going, you're closer than you think." Sanki bir ilahi güç, bu kelimeleri yazarken arkamı sıvazlıyor. Sanki biri bana, "Yapabilirsin, ben arkamdayım," diyor. Sanki biri bana, gelecekten haberler getiriyor. Ben kendi delüzyonumu mu yarattım? Bu bir hırsın eseri mi? Tüm vücudumu yakıp kavuran...

Yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi

"…O gece oturup düşündüm. Oğlum Bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte.” İyi geceler sevgili okurlarım. Yataktan kalkıp laptopu kucağıma alıp, düşüncelerimi yazmaya başladım. Uyumadan önce kendi kendime yaptığım o konuşmalar ve bir türlü cevaplandıramadığım sorular, yazmasam beni uyutmayacak, aksine kemirip bitirecekti. Bu yazıya Zeki Demirkubuz’un Masumiyet filminden Bekir karakterinin sözleriyle başladım. Çünkü bu gece beni uyutmayan, “Acaba karar benim adıma çoktan verildi mi? Kaderim mi böyle? Dünyaya bunun için mi getirildim?” gibi düşüncelerle boğuluyordum. Size yaşadığım olayı kısaca anlatayım. Benim maalesef daha kullanmanın adam akıllı nasip olmadığı bir yeşil pasaportum var. Biletlerin ucuz olduğunu fark ettiğim bir gün ise arkadaşlarıma haber vererek aylar sonrasına bir Amsterdam planı yaptım. O kadar hevesli ve heyecanlıydım ki... Uzun za...

Pain is inevitable, suffering is optional

Sevgili günlük, Bugün kendimi iyi hissetmiyorum. Sanki ruhumun derinliklerinde olan bir girdap beni içine çekiyor. Bu girdabın  vücudumda yarattığı o bitkin, çaresiz hisle koltukta oturuyorum . Hatta buna oturmak denemez, koltuk adeta bir kara delik gibi beni içine çekiyor. İşler benim tasarladığım gibi gitmedi. Gelecek bir muamma haline geldi ve bu muamma beni yiyip bitiriyor.  Şimdi ise her şey gözümde büyüyor. Koltuğun beni hapsettiği kara delikteki karanlık gözlerimin önünü kapladı. Sanki biri gözümün önüne gri tül perde çekti... yoksa neden etraf bu kadar gri ve bulanık? Kara delikte canavarlar var sanki ve üstüme doğru yürüyorlar. Göğsüm daralıyor. Tanrıya yakarıyorum, gerçekten göğsümün daraldığını biliyor musun? Sevgili günlük, Çaresiz hissediyorum. Acı hissediyorum. Korkuyorum. Acıdan asla kaçamayacağımı anladığım ama kaçmayı öğrenemediğim yaştayım. Biri beni korusun istiyorum. Ama kim beni nasıl koruyacak? İnsanı kendi acısından kim koruyabilir ki? Merhaba sevgili ok...