Pain is inevitable, suffering is optional

Sevgili günlük,

Bugün kendimi iyi hissetmiyorum. Sanki ruhumun derinliklerinde olan bir girdap beni içine çekiyor. Bu girdabın vücudumda yarattığı o bitkin, çaresiz hisle koltukta oturuyorum. Hatta buna oturmak denemez, koltuk adeta bir kara delik gibi beni içine çekiyor. İşler benim tasarladığım gibi gitmedi. Gelecek bir muamma haline geldi ve bu muamma beni yiyip bitiriyor. Şimdi ise her şey gözümde büyüyor. Koltuğun beni hapsettiği kara delikteki karanlık gözlerimin önünü kapladı. Sanki biri gözümün önüne gri tül perde çekti... yoksa neden etraf bu kadar gri ve bulanık? Kara delikte canavarlar var sanki ve üstüme doğru yürüyorlar. Göğsüm daralıyor. Tanrıya yakarıyorum, gerçekten göğsümün daraldığını biliyor musun?

Sevgili günlük,

Çaresiz hissediyorum. Acı hissediyorum. Korkuyorum. Acıdan asla kaçamayacağımı anladığım ama kaçmayı öğrenemediğim yaştayım. Biri beni korusun istiyorum. Ama kim beni nasıl koruyacak? İnsanı kendi acısından kim koruyabilir ki?

Merhaba sevgili okurlarım. İlk olarak size yaptığım bu kötü girişten dolayı özür dilerim. Lakin kendimi sansürlemeden, hissettiklerimi direkt yansıtmak istedim. Ben de yazdım. Aslında bu paragraflar üst üste yazılmadı, her birinin arasında 2-3 saat var. Bu gün yaşadığım "emotional rollercoaster" durumuna sizi de ortak etmiş oldum. Siz ve ben bunları okurken acının dinginliğe nasıl dönüştüğünü, kabullenişin ardından usulca durulduğunu bir kez daha görmüş olacağız.

Size bunları yazmadan önce google "acı sonsuz mudur?" diye bir arama yaptım, aslında amacım ted talks gibi konuşmalardan 3-5 cümle araklayıp yazıya ilave etmekti. Ama tanrı, ki kendisine bugün küsüm, önüme farklı bir cümle çıkarttı. Bundan 3-4 yıl önce dövme yaptırmaya bayıldığım zamanlarda, hatta yanılmıyorsam liseyi yeni bitirmiştim, bir yerde şöyle bir cümle okumuştum: "pain is inevitable, suffering is optional". Çok hoşuma gittiğini ve dövmesini yaptırmak istediğime karar verdiğimi hatırlıyorum. Ama sonra üzerinden zaman geçti, vücudumda eskiden büyük bir hevesle yaptırdığım dövmeler artık sadece insanlar bana "aaa senin dövmen mi var?" dediklerinde şöyle bir baktığım çizimler ve yazılar olmaya başladı. Farklı şeyler yaşadım ve o cümle silindi gitti. 18-19 yaşındaki berilin acılarını aşağılamak istemesem de daha büyük acılar yaşadım ki yine de o cümle aklıma gelmedi. Hatta bu sözün sahibi olan ve önüme fazlaca çıkan, benim de çok sevdiğim Murakami olduğunu da az önce yaptığım bu google araması ile öğrendim. Her ne kadar bugün kendisine küs olduğumu ifade etsem de, tanrı bazen önüme çıkarttığı bu minik tesadüflerle aslında benim cevabını bazen saatlerce, bazen günlerce, bazen ise yıllarca aradığım sorulara yanıt veriyor. Son günlerde içimde bir his vardı, acı hissi. Hatta tabiri caizse göğsüm daralıyordu. Metroyla eve gelirken sürekli bunu düşünüyordum: "Acı kaçınılmaz mıdır?" Aslında acını kaçınılmaz olduğu kısmını kabul ediyordum ama bu bir evet hayır sorusundan fazlaydı. Meğerse cevabı aslında hep içten içte, ruhumun ve zihnimin derinliklerinde bir yerlerde biliyormuşum: "pain is inevitable, suffering is optional"





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Benim güzel hatalarım var

Sonuna kadar aşk ya...

Yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi